İthalatta gözetim uygulaması, gümrük ve dış ticaret camiasında son dönemin en hararetle tartışılan başlıklarından biri hâline gelmiştir. Bu çerçevede yakın zamanda dikkat çekici bir yargı gelişmesi yaşanmıştır: Danıştay 7. Dairesi, 26 Kasım 2024 tarihli E: 2024/2206, K: 2024/4870 sayılı kararıyla, “Kıymet Kriterli Gözetim Uygulaması” konulu 22 Ocak 2019 tarihli, 2019/1 sayılı Genelgeyi iptal etmiştir. Kararın satır aralarına yakından bakıldığında, gümrük hukuku bakımından önemli vurguların yer aldığı görülmektedir.
Dava konusu Genelgede, gözetim kapsamındaki bir malın ithalatı sırasında, gümrük mevzuatında öngörülen belgelere ek olarak “gözetim belgesi”nin de zorunlu olduğu ifade edilmekteydi. Bununla birlikte, gözetim tebliğlerinde öngörülen birim kıymetin altında yapılan beyanlarda belge sunulamadığı takdirde, yükümlülere gümrük vergilerini bu gözetim kıymeti üzerinden ödeyerek ithalat işlemlerini tamamlama olanağı tanınmaktaydı.
Aynı Genelge, vergilerin bu şekilde beyan ve tahsil edilmesinden sonra yükümlülerin geri verme talebiyle idareye başvurmasını, talebin reddine açılacak dava sonunda lehe bir karar alınması hâlinde ise geri ödeme yapılmasını öngörüyordu. Bununla birlikte, vergiler iade edildiğinde “gözetim belgesi” sunulmamış sayılacağı ve dolayısıyla 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 181. maddesi ile 2016/9 sayılı Genelge uyarınca para cezası uygulanacağı da düzenlenmişti. Söz konusu cezanın, geri verilen vergilerin 6183 sayılı Kanuna göre hesaplanacak faizleriyle birlikte belirli sürede ödenmesi hâlinde kaldırılabileceği de hüküm altına alınmıştı.
Danıştay, yükümlülerin yargı mercilerine başvuru hakkını kısıtlayan bu düzenlemenin hak arama özgürlüğü, adil yargılanma ilkesi ve hukuk devleti prensibiyle bağdaşmadığını tespit etmiştir. Yüksek mahkeme, benzer nitelikteki bir kısıtlamayı daha önce de iptal ettiğini hatırlatarak (16 Mayıs 2022 tarihli E: 2017/370, K: 2022/2543 sayılı karar) tutarlı bir içtihat ortaya koymuştur. Her iki olayda da temel gerekçe, yükümlünün hukuki denetim yollarına erişiminin engellenmesidir.
Kararda ayrıca, ceza hukukuna ilişkin “kanunilik” ilkesine dikkat çekilmiştir. Mahkeme, idarenin ancak açık bir kanuni dayanak mevcutsa ceza kararı almaya yetkili olduğuna; kanunla tanınmayan bir imkânın alt düzenleyici işlemle getirilemeyeceğine vurgu yapmaktadır. Gözetim belgesinin yokluğu hâlinde para cezasının kaldırılmasını öngören kuralın, Anayasa’da güvence altına alınan suç ve cezaların kanuniliği ilkesini zedelediği belirtilmiştir.
Diğer yandan Danıştay, “eşitlik ilkesi”ni de gözeterek, fazla ödenen vergilerin iadesi için belge ibrazı şartı aranırken aynı vergilerin idareye bırakılması durumunda idari yaptırım uygulanmamasının yükümlüler arasında makul ve kabul edilebilir bir ayrım doğurmadığını değerlendirmiştir. Bu farklı muamelenin Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Mahkeme, gümrük kıymetinin belirlenmesine ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeleri de irdelemiştir. Kıymet tespitinde temel yöntemin satış bedeli olduğu; bu yöntemin şartları sağlanmazsa diğer yöntemlere geçilebileceği belirtilmiştir. Gözetim tedbirinin özünün, yerli üreticilerin zarar görmesini önlemek üzere ithal izleme mekanizması kurmak olduğu, gözetim belgesinin ibraz edilmemesinin tek başına ek tahakkuk gerektirmediği de karar metninde açıkça ortaya konmuştur.
Son olarak, 4458 sayılı Kanun’un 235/1-c maddesi uyarınca ceza uygulanabilmesi için aranan üç koşul hatırlatılmıştır: (1) Eşyanın lisansa, şarta veya izne tabi olması; (2) bu zorunluluk yokmuş gibi beyan edilmesi ya da belge alınmış izlenimi verilmesi; (3) hukuka aykırılığın idare tarafından tespiti. Gözetim belgesinin sunulmaması bu üç şarttan hiçbirini doğrudan karşılamadığından, anılan hüküm kapsamında ceza kesilmesini haklı kılan bir neden oluşturmadığı vurgulanmıştır.
Sonuç olarak, Danıştay’ın iptal kararı; hukukun temel ilkeleri, gözetim uygulamasının amacı ve gümrük kıymetine ilişkin düzenlemelerle tutarlı bir yaklaşım sergilemektedir. Yüksek mahkemelerin bu tür kararları, idarenin gelecekteki düzenlemelerinin şekillenmesinde önemli bir rehber niteliği taşımaktadır. Bu sebeple, gümrük idaresinin hem operasyonel uygulamalarda hem de ikincil mevzuat taslaklarında söz konusu ilke ve ölçütleri dikkate alması büyük önem arz etmektedir. Yakın dönemde yapılacak yeni düzenlemelerin, yargı kararlarının gerekçelerini gözeterek hazırlanıp hazırlanmayacağı dikkatle izlenmeye devam edecektir.
Polat Gül – Gümrük Müşaviri
Dr. Selçuk Mutlu – Yönetim Kurulu Danışmanı